Sonunda oldu! Kılıçdaroğlu, “Sandığa gideceksin, Ekmeleddin İhsanoğlu’na oyunu vereceksin!” dedi ve yumruğu kürsüye indirdi. İşte o kadar!
Ne yalan söyleyeyim, korktum! Diktatör bozuntusu birken iki oldu.
Tatilcilere de çıkıştı. “Bazı tuzu kurular var, ‘Oy verelim mi, vermeyelim mi? Sandığa gidelim mi, gitmeyelim mi?’ Elini taşın altına koymayacaksın, yükü getirip birisinin sırtına yıkacaksın, sonra da kalkıp ahkam keseceksin. Olmaz” dedi.
“Tıpış tıpış sandığa gideceksin, oyunu Ekmeleddin İhsanoğlu’na vereceksin” diye kestirip attı. Bu rüzgârla İhsanoğlu’nun önünde kimse duramaz artık.
“Gerçekleştirdiğimiz uzlaşma, Türkiye’de demokrasi tarihine yaptığımız en büyük katkılardan birisidir” dedi konuşmasında Kılıçdaroğlu. İyi, güzel ama parti içinde ortak aday olarak İhsanoğlu seçilirken, çok mu demokratik davranıldı? Parti Meclisi üyelerinin bile haberinin olmadığını, kimseye danışılmadığını, Ekmeleddin İhsanoğlu ismini önerenin Kemal Derviş olduğunu Mısır’daki Sağır Sultan bile duymadı mı?
“Herkes elini vicdanına koyarak sandığa gitmeli. Ya demokrasi ya totaliter rejim” dedi Kemal Bey, ama tarzına, ses tonuna, kürsüyü yumruklamasına bakılırsa “Ya totaliter rejim, ya totaliter rejim” der gibiydi adeta.
Cumhurbaşkanı adayının “Geçmişinin temiz olması, kirlilik olmaması, aklanması, ak süt gibi olması lazım” derken ciddiydi. Yerden göğe haklıydı da üstelik. Ama belli ki ona da “tanıdıkça seversin” demişti Derviş. Bilmediğini sanmıyorum sayın Kılıçdaroğlu’nun, bilmezden geliyor olmalı. Dürüst, ahlaklı bir cumhurbaşkanı adayı, herhalde cv’sinde dinsel akımlara mali destek sağlayan vakıflardan olan “İlim Yayma Vakfı”nın yönetim kurulunda görev aldığını gizlememiştir.
“Bu ülkenin vicdanına seslenmek istiyorum; Temiz birisi mi, kirli birisi mi yönetsin sizi?” diye soruyor Kemal Bey. Yerinde bir soru. Biz de bir soruyla karşılı verelim. Cumhuriyeti kuran partiyiz diye övündüğünüz koskoca parti, Ekmeleddin Bey’den daha temiz bir aday bulamadı mı?
Sayın Kılıçdaroğlu, insanlar tatillerinden vazgeçemedikleri için değil, sizden umudu kestikleri için oy vermeyecekler. Kötünün iyisini seçmek için ilkelerinde vazgeçmek zorunda kalacakları için oy vermeyecekler. Dahası, Amerika’nın adaylarından birini seçmek istemedikleri için oy vermeyecekler. İki diktatörden birinin adayına zorla oy vermek istemedikleri için sandığa gitmeyecekler. Bilinçli olarak seçimi protesto etmek, onurlu ve tutarlı bir davranıştır. Oy vermeyenler, sesini kesip oturmayacaklar, ahkâm kesmeye devam edeceklerdir. Şikâyet etmeye en çok da onların hakkı vardır.
“Sandığa gitmezsen şikâyet etmeye hakkın yok. Kes sesini otur, ahkâm kesme!” Olur. Gidelim, “Ya Amerika’nın adayına, ya Amerika’nın adayına” oy verelim.
Aman siz orayı burayı yumruklamayın!