Masanın üzerinde duran bir sürü gazetenin arasından rastgele birini çekip aldım. Yine rastgele bir sayfa açtım. Derdim, bir tane olsun “bu ülkede iyi şeyler de oluyor” diyebileceğim bir haber bulmak. Açtığım sayfadaki haberlerin başlıkları;
– Boşanmak isteyen karısını öldürdü
– İşten erken döndü eşini sevgilisiyle yakalayıp bıçakladı
– Eski eşi tarafından bıçakla öldürüldü
– ABD’den geldi, eski eşinin kocasını öldürdü
– Kazada yaralanan polis hayata tutunamadı
– Kadıköyde bıçaklı dehşeti yaşadılar
– 40 günlük ikizlerden birisi öldü, diğeri yoğun bakımda
– Ankara’daki kazada bir aile yok oldu
– Genç Dilara’nın ölümünün ardından yoksulluk çıktı
– Pitbullun saldırdığı kız ölümden döndü
– Adliye önünde kavga: 3 yaralı
Sayfada bunlardan başka tek bir haber yok, bu haberlerin arasında da tek bir iyi haber yok!
Türkiye o hale geldi ki, iyi haberlere asparagas şüphesiyle yaklaşır olduk.
Yetenekli, genç meslektaşlarımızın birçoğu işsiz. Çalışmakta olanlar da işten atılma korkusuyla gidip geliyorlar işlerine. Plazalar oldukça sakin, işten çıkarmalar olanca hızıyla devam ediyor. Zaten patron takımı da kimsenin gazetecilik yapmasını beklemiyor. Bütün gazetelerin manşetleri birbirinin aynı, yalnızca logo değişiyor. Stajyerlere de yer yok plazalarda. Olsa da kim ellerinden tutup yetiştirecek ki?
Araştırmacı gazetecilik haberlerine iki-üç gazete sayfalarında yer veriyor ancak. O gazeteler de kâğıt zammı, artan baskı maliyetleri, patlayan enflasyon nedeniyle artan işletme giderleriyle zar zor ayakta duruyorlar. Dağıtım zorlukları da eklenince okuyucu kitlesine ulaşmakta çok zorlanıyorlar.
Böyle olunca da meydan soytarılara kalıyor, köpeksiz köyde çomaksız dolaşıyorlar!
Geçer… Bunlar da geçer!
Gün gelir, onurlu insanlar bu toplumda hak ettikleri yerleri yine alırlar!