Nasuh Mahruki, AKUT’tan atıldığını Twitter hesabından yaptığı “AKUT’un büyük harf yazılması gerektiğini bile bilmeyen birinden gelen bir eposta ile atıldığımı öğrendim.” paylaşımıyla duyurdu.
Nasuh Mahruki’nin sosyal medya paylaşımı şöyle;
“26 yıl önce, Türkiye’de organize ve sistemli Arama Kurtarmanın A’sı bile yokken dağcı arkadaşlarımla birlikte kurduğumuz ve 20 yılı aşkın bizzat yönettiğim AKUT’tan, AKUT’un büyük harf yazılması gerektiğini bile bilmeyen birinden gelen bir eposta ile atıldığımı öğrendim.
AKUT Disiplin Kurulu, istifaya zorlandığım günlerden beridir taraflı, adaletsiz, yönetmeliğe aykırı kararlar alıyor. Yine aynısını yaptı. Tamamen taraflı, maddi gerçeğe ulaşmak, iddiaların doğruluğunu araştırmak için hiçbir çaba gösterilmeden DK & YK kararıyla AKUT’tan atıldım.
Bizzat CB Kültür Sanat Genel Koord. Orhan Karakurt tarafından yönetilen siyasi baskı kumpasıyla istifam sağlandıktan sonra, işbirlikçiler AKUT’u Olağanüstü Genel Kurul’a zorlamış ve benimle 10 küsur yıl AKUT’u başarıyla yönetmiş ekibi de komple değiştirmişti.
AKUT ölçeğinde bir STK’yİ yönetmeye asla ehliyetli ve liyakatli olmayan ve yönetimde hiçbir zaman bulunmamış bir çıkar grubu bu yöntemle AKUT’un yönetimine çöktü. Enkaz devraldık yalanlarıyla Başkan altına AKUT aracı çekti, Sayman kardeşini işe yerleştirdi, diğer herkes sustu.
İstifamla OGK’de verilen Onursal Başkanlık sorumluluğum ve 20 yılın emeği-birikimi gereği, AKUT’un kurum kültürü ve değerlerine yüzde 100 aykırı benzeri keyfi ve küçük çıkarlar odaklı tüm karar ve uygulamalara her seferinde itiraz ettim ve AKUT’un sahibi Türk milletini de bilgilendirdim.
AKUT’un yönetimine çökenler hakkımda baştan sona yalan ve iftiralarla dolu pek çok disiplin soruşturması açtı. AKUT’la ilgili paylaştıklarımda bir tek maddi hata bulunmamasına ve söylediklerimin tamamı doğru olmasına rağmen hiçbir araştırma yapmadan hepsinde beni suçlu buldular.
İstifaya zorlandığım süreçte hakkımda söylenen yalanlar için benim açtığım ve belgelerle yüzde 100 haklı olduğum disiplin soruşturmalarını 4 yıl boyunca bitirmeyip yandaşlarını korumak için sümenaltı ettiler ama benim atılma kararımı hiç utanmadan sıkılmadan oy çokluğuyla çıkardılar.
Bu üç yalancı ve kumpasçının disiplin dosyalarını beni AKUT Derneği’nden atana kadar sümenaltı ettiler ve görüşülmesine, sonuçlanmasına izin vermediler. Ben atılınca da artık dosyalarını çöpe atarlar herhalde.
Aslında atılma kararımı 27.03.2019 Olağanüstü Genel Kurulu’ndan sadece 1 gün önce, yani Yönetim Kurulu’nun değişmesinden 24 saat önce, 5’i de tekrar seçilemeyen 5 YK üyesinin kararıyla almışlar ama GK’de itiraz hakkımı kullanamamam için öncesinde bana da, kimseye de bildirmemişler.
AKUT’un Yönetim Kurulu da, Denetim Kurulu da, Disiplin Kurulu da AKUT’un kurum kültürü ve değerlerinden fersah fersah uzaklaşmışlardır ve AKUT’un tertemiz ve güçlü adına asla layık olmayan bir yönetim anlayışıyla vura kıra, mağdur ede ede yollarına hesap vermeden devam ediyorlar.
İstifaya zorlandığım süreçte Disiplin Kurulu başkanı olan Meriç, elinde 30’u aşkın dosya olduğu halde, yine son OGK’de Recep tarafından kendisi gibi YK’den çıkarılan 5’liden biri olan Tolga’nın hakkımda açtığı 2 disiplin dosyasından bana hayatımın ilk 2 disiplin cezasını vermişti.
Meriç’in YK’na girmeden önce aldığı son karar bana 2 disiplin cezası birden vermek olmuştu. Tolga’nın hakkımdaki iftiralarından dolayı bana 2 ceza birden veren Meriç, hakkımdaki iftiraları nedeniyle benim Tolga’ya açtığım disiplin soruşturmasını ise örtbas ettirmişti.
O gün bugündür Yönetim Kurulu’nun bir enstrümanı haline gelen Disiplin Kurulu ise, Genel Sekreter’in şerhinden anladığımıza göre, Meriç’in hakkımdaki iddialarının tamamını hiç sorgulamadan ve ispat – kanıt istemeden doğru kabul etmiş ve atılma kararımı da bu önyargıyla almıştır.
AKUT’a çökenler kısa süre içinde birbirlerine de düştüler ve Başkan arkasındaki siyasi destek ve gelir gelmez doldurduğu yandaş üye desteğiyle 7 kişilik Yönetim Kurulundaki 5 kişiyi de, iyi alıştığı bir Olağanüstü Genel Kurul’la yine kafasına göre değiştirdi ve yeni 5 kişi seçti.
Meriç’in YK’na girmeden önceki son kararı, elinde onca disiplin dosyası varken hiçbirine bakmayıp Tolga’nın açtığı 2 dosyadan da bana ceza vermek oldu. Meriç’in de dahil olduğu, Recep’in bir OGK ile değiştirdiği 5’linin son YK kararı da, OGK’den sadece 24 saat önce beni atmak oldu.
Yeni Yönetim Kurulu Genel Sekreteri, atılma kararı gecikerek elime ulaştığında beni aradı ve 2 saat süren bir telefon konuşması yaptık. Bu kararın yanlış olduğunu, kabul etmediklerini ve YK olarak geri çekeceklerini, kamuoyuna herhangi bir açıklama yapmamamı istediklerini söyledi.
İstifamdan sonra yılların Yönetim Kurulu’nu OGK’le devirip gelen Yönetim, Denetim & Disiplin Kurulları taraflı karar aldıkları için Onursal Başkanlığı geri vermiştim. Başından itibaren benim ve bana yakın insanların dosyalarında adaletli davranmadıkları için de savunma yapmama kararı almıştım.
Buna rağmen 4 yıldır hasret kaldığımız bu iyi niyete karşı, bu kez itiraz dilekçemi verdim ve başladım beklemeye.
Ancak sonuç değişmedi. 4 yıldır AKUT’un Yönetim ve Disiplin kurulları nasıl keyfi ve adamına göre karar alıyorduysa, yandaşını sonuna kadar koruyor, muhalefete her tür hukuksuzluğu yapıyorduysa aynısını yine yaptılar.
Durumu kavrayan ve zaten Recep’in yeni yönetim kurulu listesinde de yer alamayan Genel Sekreter’in şerhine karşı atılma kararımı hepsi birden onadılar.
Kötülükleri bunlarla da kalmadı. AKUT YK, kendinden 8 yıl önce Genel Kurul’da tüm AKUT’luların oybirliği ile gururla kurulmasına karar verdiği ve 12 yıldır harika projelere imza atan, Olimpiyatlara bile sporcu yollayan, Kurucu Başkanı olduğum AKUT Spor Kulübü’ne marka davası açtı.
Aynı şekilde AKUT YK, kendinden 8 yıl önce Genel Kurul’da tüm AKUT’luların oybirliği ile gururla kurulmasına karar verdiği ve 10 yıldır harika sosyal sorumluluk, afet bilinci ve arama kurtarma eğitimi projelerine imza atan Kurucu Başkanı olduğum AKUT Vakfı’na marka davası açtı.
Recep’in YK’ları, sadece Disiplin K.’nu bana ve muhaliflere karşı silah olarak kullanmakla kalmamış, nasıl olsa parasını kendileri ödemiyor rahatlığıyla, bağış paralarıyla hiç utanmadan bana Tazminat ve Ceza Davası, AKUT Vakfı ve AKUT Spor Kulübüne de isim hakkı davaları açtılar.
Troller, yandaşlar, çıkarcılar kim ne derse desin inanmayın. Gözlerinizin önünde serpilip büyüyen AKUT’un 20 küsur yıl boyunca her gün gelişmesini, yetkinleşmesini, büyük bir sevgi, saygı, güven ve sempati kazanmasını sağlayan yüksek demokrasisi ve etik değerleri 5 yıldır yoktur.
Bu söylediklerim sadece AKUT’un yönetimine çöken ehliyetsiz, liyakatsiz lider kadro içindir. Hiçbir karşılık beklemeden canla, başla hayat kurtarmak için her şeye rağmen çalışarak AKUT’un misyonuna hizmet eden AKUT’un fedakar gönüllülerini AKUT’un ilkesiz yöneticilerinden ayırıyorum.
Bu insanlar, AKUT Arşivi’nin kapısında 10 küsur yıldır duran fotoğrafımı yerinden kazıyarak çıkardılar, sanki AKUT’ta hiç var olmamışım gibi benimle ilgili her şeyi yok ettiler, onur köşemizdeki benim adım geçen plaketleri bile kaldırdılar.
Bu insanlar, AKUT’un gelecekteki müzesine koyulmak üzere özenle sakladığımız ilk aracı olan minibüsünü hurda fiyatına sattılar ve Türkiye’nin arama kurtarma tarihinde müstesna bir yeri olan bu kahraman aracın gelecek kuşaklara aktarılmasını engellediler.
AKP’nin daha 5 ay önce seçildiğim Yönetim Kurulu’ndan beni istifaya zorlamak için kurtarmalarımızı engellemesi, Ecevit’in verdiği merkezimizi geri alması, ekiplerimizi yerlerinden çıkarma hatta YK üyelerinin şirketlerine gelme tehditleriyle yönetime çökenler AKUT’a en büyük zararı verdiler.
Kamu yararına çalışan AKUT için bugün yapılması gereken şey, İçişleri Bakanlığı’nın denetçilerini görevlendirerek, benden sonraki dönemi denetlemesi, Yönetim ve Disiplin Kurullarının kararlarının taraflılığının ve hukuksuzluğunun AKUT’a verdiği büyük zararları tespit ettirmesidir.”