Bir aya yakın süredir yazılarıma ara verdim.
Hani merak edenler olur “Neden yazmıyorsun?” diyenler çıkar diye.
Neredeeee?
Bir tek meslektaşım, Haber Hürriyeti Gazetesi’nin sahibi (kendisine patron denmesini sevmeyen dostum) İbrahim Irmak aradı.
“Ağabey kabine değişikliğini mi bekliyorsun yazmak için?” diye sormadan edemedi.
Gülüştük.
Öyle ya, Hazine ve Maliye Bakanı damat Albayrak beyin kabine dışında kalmasından sonra bekliyorum bazı bakanların değişmesini..
Mesela İçişleri Bakanı…
Çok uzadı görevde kalışı…
Mesela Sağlık Bakanı…
Çok yoruldu… Korona salgınında son derece iyi niyetle başladığı mücadelede çok yanlışlar yaptı.
İşi zordu, kenara çekilmesi gerekirdi…
Birileri adeta “eteğinden çekmiş” gibi yerinde oturuyor nedense.
Hele Milli Savunma Bakanı.
Sayın bakan çok çalışıyor ama sonuç sıfır…
El attığı hangi sorun varsa, elinde kalıyor sanki.
Çok koştu, çok yoruldu… Hizmetlerinden dolayı teşekkür edilmeli, ama “Artık dinlenin” denilebilmeli.
Dışişleri Bakanlığı ve bakanına gelince…
Dışişleri Bakanımız kabinenin endamlı bir beyefendi, adeta yağlı güreşe çıkacakmış gibi duruşu ile son derece dikkat çekiyor.
Ama “dış politika” sorunları ortada.
Çözülebilmiş tek sorun yok.
El attıkları da elinde kalıyor…
Keza Turizm Bakanımız da “endamlı”, uzun boylu ve yakışıklı bir turizmci…
Sadece açılışlarda boy gösteriyor…
Hepsi o kadar.
Lafı uzatmaya gerek yok…
Çünkü diğer bakanların “karne notları” da birbirine çok yakın.
Sayın Cumhurbaşkanımız Erdoğan, kabine değişikliklerini devamlı geri tarihlere attı, erteledi ama çok yanlış yaptı.
Nedeni şu…
Kabinede görev alan “sekreter” kıvamındaki bakanların tüm “açıklarını” sayın Erdoğan kapamaya çalıştı.
Ama bir yere kadar…
O da yoruldu…
Özetle “ raf ömrünü dolduran kişileri, burundan su içirmeye zorlamak, başarı getirmez” derler…
Bence bu cümleme odaklansın sayın Cumhurbaşkanımız.
Üstüne üstlük, böylesi bir politikada ısrar etmek “çözümsüzlüğün” son hamlesidir.
Sayın Erdoğan’ın dikkatine sunulur…